Mirasın Reddi (Reddi Miras) Nedir?

mirasın reddi - reddi miras

Mirasın reddi veya reddi miras tasarrufu, miras bırakanın ölümünden sonra miras hakkından vazgeçmeye yönelik irade açıklaması içeren beyandır. Yasal veya atanmış mirasçının gerçekleştirdiği mirasın reddi işlemiyle, mirasçılık sıfatından vazgeçilmiş olunur. Mirasçının mirasın reddine yönelik gerçekleştirilen irade açıklaması, miras bırakanın ölümünden sonra mümkündür.

Reddi Miras Nedir?

Reddi miras, muristen geriye kalan malvarlığından payına düşen kısım için herhangi bir hak talebinde bulunulmaması ya da varisin hakkından feragat etmesi olarak tanımlanabilmektedir. Reddi miras nedir? sorusu, borca batık terekelerde kendisine pasif miras kalan (borç) kişilerin sıkça sorduğu bir hukuki durumdur. Reddi miras, yalnızca pasifleri değil aynı zamanda aktiflerin de reddedilmesidir. Şöyle ki reddi miras müessesi, murisin borçlarının reddedilmesi ancak mallarının kabul edilmesi olarak yorumlanmamalıdır. Çünkü reddi miras talebinde bulunulduğu zaman terekedeki tüm haklardan feragat etmiş sayılmakta haliyle bir borç ya da servet aktarımı gerçekleşmemektedir. Ancak bazı durumlarda tereke, mevcut borçtan fazla olabilir. Bu gibi hallerde murisin borcu terekeden ödenir, kalan tutar ise varislere paylaştırılır.

Peki reddi miras nasıl yapılır? Miras bırakanın sağlığında ret tasarrufunda bulunmak isteyen mirasçının, miras bırakan ile onun sağlığında mirastan feragat sözleşmesi yapmaları gerekmektedir. Medeni Kanun ve Miras Hukuku’na göre mirasçının ret tasarrufu iki halde mümkündür:

  • Gerçek Ret
  • Hükmi Ret

Mirasın Hükmi Reddi

Mirasın reddinde hükmi ret, TMK Madde 605/II’de öngörülen şartlardan birisinin gerçekleşmesi halinde mirasın mirasçılarca reddetmiş sayılması durumudur. TMK Madde 605/II’de hükmedilen ve reddi mirasın hükmi ret sayılabilmesi için öngörülen şartlar şunlardır:

  • Miras bırakanın borçlarının aciz içerisinde olduğunun açıkça belli olması
  • Miras bırakanın borçlarının batık olduğunun resmen tespit edilmiş olması

Kanunda “açıkça belli” deyimiyle anlaşılması gereken miras bırakanın yakın çevresince biliniyor olması, “resmen tespit edilmiş”, deyiminden ise miras bırakana yönelik aciz vesikasının varlığıdır. Bu şartlardan birinin gerçekleşmiş olması, mirasın reddi veya reddi mirasa yönelik irade beyanı yapılmış gibi yorumlamayı gerektirmektedir. Mirasçılar ret beyanında bulunmamışlardır, ancak terekenin borca batık olması bu yorumu beraberinde getirmektedir ve kendince bir karine oluşturmaktadır. Mirasçılar mirası kabul etmek istiyorlarsa, kabul beyanında yönünde açıklamalarda bulunmalı ya da bu beyana yönelik bir işlem gerçekleştirmeleri gerekir.

Gerçek Ret ve Mirasın Reddinin Şartları

Miras bırakanın ölümünden sonra, mirasçının mirasçılık sıfatını sona erdirmesine yönelik gerçekleştirmiş olduğu işlem mirasın reddidir (Gerçek Ret). Reddi miras içeriği gereği bozucu yenilik doğuran bir hak olup, sözlü veya yazılı olarak gerçekleştirilebilir. Mirasın reddine yönelik irade açıklamasının, TMK Madde 609 gereğince miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Mahkemesi’ne yapılması gerekmektedir. Reddi mirası yapanın bu beyanını kayıtsız ve şartsız olarak anlaşılır bir biçimde, görevli ve yetkili mahkemeye açıklaması geçerlilik için önem arz eder. Mirasçının ret beyanı, TMK Madde 609/IV gereğince mahkeme tarafından tutanağa geçirilip kütüğe yazılır. Mirasçının talep etmesi halinde reddi gösteren belge kendisine verilir. Usulüne göre Sulh Mahkemesine yapılan reddi miras beyanının geri alınması mümkün olmamaktadır. Ancak mirasın reddine yönelik iptal hükümlerinin uygulanabilir. Tenkis davası hakkındaki yazımızı da okuyabilirsiniz.

Mirasın reddi beyanında bulunacak olan mirasçının, haiz olduğu ehliyete göre bu işlemi kimin gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği kanunda öngörülmüştür. Reddi mirasın sahip olunan ehliyete göre ayrımı şu şekildedir:

  • Mirasçı fiil ehliyetine sahipse ret işlemini kendisi veya temsilcisi yapar.
  • Mirasçı Sınırlı Ehliyetsizse, yasal temsilcisinin iznini alıp kendisi veya Yasal temsilcisi onun adına ret beyanında bulunabilir.
  • Mirasçı Sınırlı Ehliyetsiz ve Vesayet altındaysa, Sulh ve Asliye Hukuk Mahkemelerinden izin almak koşuluyla Vasi ret işlemi yapabilir
  • Mirasçının Tam Ehliyetsiz olması halinde ret beyanını Yasal Temsilcisi yapar.
  • Mirasçı Tam Ehliyetsiz ve Vesayet altındaysa, Sulh ve Asliye Hukuk Mahkemelerinden izin almak koşuluyla Vasi ret işlemi yapabilir.

Mirasın Reddi Hakkının Düşmesi

Miras bırakanın ölümü neticesinde mirasçıya tanınan ret hakkının düşmesi, mirasın reddi veya reddi miras kurumu içerisinde TMK Madde 606’ya göre 3 şekilde gerçekleşebilir:

  • Sürenin Dolmasıyla
  • Süre Dolmadan
  • Cezai Olarak

Sürenin Dolmasıyla Ret Hakkının Düşmesi

renin dolmasıyla mirasın reddi hakkının düşmesi TMK Madde 606/I’e göre üç ay sonra gerçekleşir. Üç aylık süre miras bırakanın ölümünün ve kendisinin mirasçı olduğunun öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Vasiyetname veya Miras Sözleşmesiyle mirasçı atanan kişiler için üç aylık süre, miras bırakanın tasarrufunun kendilerine bildirildiği tarihten itibaren başlar. Ret sürelerine yönelik yasal ve atanmış mirasçılarca aynı kabul edilen bir düzenleme TMK Madde 607’de düzenlenmiştir. Bu kanun maddesine göre, terekenin yazımına yönelik koruma önlemi halinde ret süresi yasal ve atanmış mirasçılar için, terekenin yazım işleminin sona erdiğinin bilgisinin kendilerine bildirimiyle başlamaktadır. Reddi miras beyanının, üç aylık hak düşürücü süre içerisinde mahkemeye ulaşmış olması gerekir. Kanunda öngörülen bu süreye uyulmaması halinde miras, kayıtsız ve şartsız olarak kabul edilmiş olur.

Mirasçının kanunda öngörülen üç aylık süre içinde karar vermesinin zor olması ya da daha kötüsü imkansız olması, TMK Madde 615 gereğince ret süresinin uzatılmasını sağlar. Üç ay içerisinde mirasçının reddi miras yönünde karar vermesini beklemek hakkaniyete uygun olmadığı hallerde, kanuni süre Sulh Mahkemesince uzatılır veya yeni bir süre tanınır.

Süre Dolmadan Ret Hakkının Düşmesi

Süre dolmadan ret hakkının düşmesi, miras bırakanın ölümünden sonra mirasçının mirasın kabulüne yönelik irade açıklaması yapması halinde gerçekleşebilir. Süre dolmadan mirasın reddi hakkının düşeceği bir diğer hal ise, TMK Madde 610/II’de düzenlenen tereke işlerine olağandan fazla müdahale halidir. Mirasçının tereke işlerine olağandan fazla karışması mirasın örtülü kabulü olarak değerlendirilmektedir.

Cezai Olarak Ret Hakkının Düşmesi

Mirasçının terekeye dahil olduğunu bildiği mallar yönünde gerçekleştirdiği zimmete geçirme veya diğer mirasçılardan saklama fiilinin kasten işlemesi, mirasçının ret hakkını kaybetmesine sebep olacaktır. Mirasçının TMK Madde 610/II’de sayılan fiillerden birisini gerçekleştirmesi, onun mirası kabulü yönünde irade beyanında bulunmuş sayılmasına neden olacaktır.

Mirasın Reddinde Eşin Rızası

Eşler arasında mal ortaklığı rejimi varsa, mirasçı olan eşin diğer eşin rızasını almadan mirasın reddine yönelik irade açıklamasında bulunması mümkün değildir. Eşinden rıza alamayan diğer eşin, sulh hukuk mahkemesine başvurarak mahkemeden izin alması mümkündür (TMK Madde 265). Eşlerin reddi mirasa yönelik eşlerinden rıza alma yükümlülükleri, gerçek ret ve hükmi ret için de geçerlidir.

Reddi Mirasın Hüküm ve Sonuçları

Mirasın reddi tasarrufunun hüküm ve sonuçları, mirasçıların hukuki sıfatlarına göre değişmektedir.

Yasal Mirasçılar ve Atanmış Mirasçılar Açısından Mirasın Reddinin Sonuçları

Yasal mirasçılardan birinin mirası reddetmesi halinde onun miras payı, TMK Madde 611 gereğince kendisi miras bırakandan ölmüş gibi miras bırakanın en yakın yasal mirasçılarınca paylaşılır. Atanmış mirasçıların mirası reddetmeleri durumunda, TMK Madde 611/II gereğince mirastan yasal mirasçılar yararlanırlar.

TMK Madde 612’ye göre, miras bırakanın en yakın yasal mirasçılarının hepsinin mirasın reddine yönelik tasarrufta bulunması halinde miras, iflas hükümlerine göre Sulh Mahkemesince tasfiye edilir. Tasfiye neticesinde arta kalan şeylerin akıbeti ise, mirasın reddedilmemiş sayılarak mirasçılar arasında paylaştırılmasıyla sona erer.

Terekede yasal mirasçıların ve atanmış mirasçıların bir arada bulunup farklı irade beyanında bulunmaları halinde şu ihtimaller gerçekleşir:

  • Yalnızca yasal mirasçıların reddi miras tasarrufunda bulunmaları halinde, TMK Madde 611 gereğince onların payları yerlerine geçen yasal mirasçılara kalır.
  • Yalnızca atanmış mirasçıların tümünün miras reddetmeleri halinde TMK Madde 612 uygulanmaz ve atanmış mirasçıların payları mirasa dahil olur.
  • Yasal ve atanmış mirasçıların tümünün birlikte mirasın reddi halinde, TMK Madde 612 uygulama alanı bulur ve resmi tasfiye gerçekleşir.

Mirasın Altsoyun Tümü Tarafından Reddinin Sonuçları

Altsoyun tamamının mirasın reddi yönünde tasarrufta bulunmaları halinde miras, TMK Madde 613’e göre payının tamamı eşe geçer.

Sonra Gelen Mirasçılar Yararına Reddin Sonuçları

TMK Madde 614’e getirilen bu düzenlemeyle mirasçılar ve onların kendisinden gelen mirasçılarının da reddi miras tasarruflarında bulunmaları, sonradan gelen mirasçılar yararına ret gerçekleştirilmesini ve terekenin tasfiye edilmesini sağlar. Kanunda öngörülen bu halin gerçekleşebilmesi için mirasın reddinde bulunan mirasçıların, kendinden sonra gelen mirasçılara reddi miras yönündeki kararlarının sorulması gerekir. Kendisinden sonra gelen mirasçıların kararları, miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Mahkemesinde 1 ay içerisinde bildirmeleri gerekmektedir.

Sulh mahkemesi alt mirasçıların karar vermeleri için onları mahkemeye davet eder, alt mirasçılar kanunda öngörülen 1 aylık sürede yanıt vermezlerse ret açıklamasında bulundukları TMK Madde 614/II’ye göre kabul edilir. Alt derecenin de reddi miras yönündeki beyanından sonra tereke tasfiye işlemleri başlar. Tasfiye sonrasında arta kalan değer mevcutsa, TMK Madde 614/III gereğince bunlar önce gelen mirasçılara paylaştırılır.

Mirasın Reddinde Alacaklıların Korunması

Mirasçının malvarlığının borçlarını karşılamaya yetmediği veya borca batık olduğu durumlarda, alacaklılarını zarara uğratmak ve onlara borçlarını ödememek için gerçekleştirdiği mirasın reddi işlemi TMK Madde 617 ile önlenmek istenmiştir. Kanun koyucu mirasçının gerçekleştirdiği bu işleme karşı alacaklıların veya varsa iflas masasının, kendilerine yeterli güvece verilmemesine dayanarak altı ay içerisinde mirasın reddini iptal ettirmek için iptal davası açabilirler.

Kanunda öngörülen 6 aylık bu süre hak düşürücü olduğundan kullanılmaması halinde iptal davası artık açılamaz. Altı aylık süre, reddi miras tarihinden itibaren işlemeye başlar. TMK Madde 617/II’de mahkemenin ret kararını iptal etmesi halinde, mirasın resmen tasfiye edileceği belirtilmiştir. Tasfiye işlemi neticesinde reddeden mirasçının payına bir şey düşmüşse, düşen mal itiraz eden alacaklılara, daha sonra alacaklıların alacaklarına tahsis edilir. Tasfiye ve tahsis işleminden sonra geriye miras payı kalırsa, bu payı reddeden mirasçının mirasçılarına verilir.

Miras bırakanın mirasının borca batık yani ödemeden aciz içerisinde olması ve bu mirasın reddini gerçekleştiren mirasçının, miras bırakanın ölümünden önceki 5 yıl içerisinde denkleştirmeye tabi bir kazanımda bulunmuş olması, miras alacaklılarına karşı sorumluluğunu doğuracaktır (TMK Madde 618). Mirasçının sorumluluğunun kapsamına, eğitim giderleri ve çeyiz masrafı dahil değildir.

Sık Sorulan Sorular

Mirasın reddi konusunun anlaması adına aşağıda ziyaretçilerimizden gelen soruları derledik ve cevaplandırdık.

Mirasın reddi süresi ne kadar?

Medeni Kanun’a göre mirasın reddine yönelik kullanılacak olan hakkın süresi üç (3) aydır. Kanunda öngörülen süre içerisinde kullanılmayan reddi miras hakkı hak düşümüne uğrar. Üç aylık sürenin ne zaman başlayacağı sorusunu cevabı ise, mirasın açıldığı tarih yani miras bırakanın ölüm anıdır.

Mirasın reddinde miras kime geçer?

Yukarıda yaptığımız açıklamalar ışığında, mirasçıların mirasın reddi tasarrufunda bulunmaları halinde reddedilen miras payı, miras bırakanın yasal mirasçılarına geçecektir.

Kimlerin reddi miras yapması gerekir?

Mirasın reddi veya reddi miras hakkına kimlerin kullanabileceği kanunda açıkça belirtilmiştir.  Kanun hükmüne göre bu hakkı kullanmaya yetkili kişiler miras bırakanın yasal ve atanmış mirasçılarıdır.  Yasal ve atanmış mirasçılar kanunda öngörülen süre içerisinde mirasın reddine ilişkin tasarruf gerçekleştirilerek bu haklarını kullanmış olurlar.

İlginizi çekebilecek diğer makalelerimiz.

Bunları da Beğenebilirsiniz

Henüz Yorum Yok

Yorum Yazın