TCK Madde 142

tck 142 madde

Nitelikli Hırsızlık Suçu TCK 142

(1) Hırsızlık suçunun;
a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında,
b) (Mülga)
c) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında,
d) Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında,
e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında,
İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Suçun;
a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak,
b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle,
c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak,
d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle,
e) Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle,
f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak,
g) Büyük veya küçük baş hayvan hakkında,
h) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında,
İşlenmesi hâlinde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.
(3) Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(4) Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz.
(5) Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.


Nitelikli Hırsızlık Suçu TCK 142 Madde Gerekçesi

Maddede, hırsızlık suçunun nitelikli şekilleri tanımlanmıştır. Bu nitelikli unsurlar, üç fıkra hâlinde tasnif edilmiştir. Birinci fıkranın (a) bendine göre; hırsızlık suçunun, kime ait olursa olsun, kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında işlenmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir.
Eşyanın kurum ve kuruluş veya ibadet yerine ait bulunması veya buralarda özel muhafaza altına alınmış olması koşulu aranmamış, görevlilerin veya ibadet edenlerin özel eşyası hakkında suçun işlenmesi hâlinde de bu nitelikli unsurun oluşacağı kabul edilmiştir.


Fıkranın (b) bendinde, hırsızlık suçunun herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında işlenmesi, suçun diğer bir nitelikli şekli olarak tanımlanmıştır. Bina veya etrafı çevrili eklentilerinde yapılan hırsızlığın cezası artırılırken bu gibi yerlere giriş şekline önem verilmemiştir. Tarlada tarım araçlarının korunması için yapılan kulübelerde işlenen hırsızlığın da madde hükmüne girmesi sağlanmıştır. Ancak bina tanımına girmeyen bir yerde, örneğin otomobilde bulunan eşya hakkında muhafaza altına alınma koşulu aranmış; böylece kapıları kilitli olmayan veya camları kapatılmamış bir otomobildeki eşyanın çalınması hâlinde nitelikli hırsızlık kabul edilmemiştir.

Fıkranın (c) bendi ile halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım araçlarında ve bunların belli kalkış ve varış yerlerinde yani istasyonlarda bulunan eşya korunmaktadır. Bu gibi eşyanın yolcu veya araç personeline ait bulunması, keza yolcu veya personelin beraberinde bulunması gerekli değildir. Kargo ile nakledilen veya araçtan indirilen yahut yüklenmek üzere hazırlanan eşya da bu kapsama alınmıştır. Eşyanın muhafaza altına alınmış olması koşulu aranmamıştır. Aracın türü önemli değilse de, umuma tahsis edilmiş olması zorunludur. Bir vasıtanın umuma tahsis edildiği, bir bedel karşılığında herkes tarafından kullanılabilir olması ile değil, belirli bir yöne giden yolcuları ve eşyayı nakletmesiyle anlaşılır.

Fıkranın (d) bendinde, hırsızlık suçunun bir afet veya genel bir felâketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak belirlenmiştir. Deprem, sel, su baskını, yangın ve savaş gibi afet veya genel felâketin sebebiyet verebileceği zararları önlemek, bu afet veya felaketlere maruz kalan insanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla hazırlanmış olan eşya, bu bent kapsamına giren hırsızlık suçunun konusunu oluşturmaktadır. Eşyanın bulunduğu yer önemli değildir; bunların bina içerisinde veya açıkta depolanmış olması mümkündür. Bunun gibi, eşyanın afet ve felâket bölgesine gittikten sonra ve henüz afetten zarar görenlere dağıtılmadan önce çalınması hâlinde de bent uygulanacaktır.

Fıkranın (e) bendinde, âdet veya tahsis ve kullanım gereği açığa bırakılmış olan eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir. Tarlalarda bırakılan tarım araçları, inşaat yerine yığılan malzeme, bu kapsama giren eşyaya örnek olarak gösterilebilir. Bunların çalınmalarında kolaylık bulunması, bu nitelikli hâlin kabulünde etken olmuştur.
Fıkranın (f) bendine göre, hırsızlık suçunun elektrik enerjisi hakkında işlenmesi, bir nitelikli hâli oluşturmaktadır. Suçun temadi hâlinde işlenmesi, bu nitelikli hâlin kabulünde etkili olmuştur.
Maddenin ikinci fıkrasında, hırsızlık suçunun birinci fıkraya nazaran daha ağır cezayı gerektiren nitelikli şekilleri düzenlenmiştir.


İkinci fıkranın (a) bendine göre, hırsızlık suçunun kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanılarak işlenmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmasını gerektirmektedir. Mağdurun trafik kazası geçirmiş olması, aklî veya bedensel bir hastalık veya sakatlıkla malul olması, malını koruyamayacak durumda olmasının örneklerini oluşturmaktadır. Hatta, bir yakınının ölüm haberini almış olmaktan doğan büyük bir üzüntünün neden olduğu bir panik hâlinin de aynı durumu doğurmuş bulunması olanaklıdır. Kişinin örneğin geçirmiş bulunduğu kaza sonucunda ölmüş olmasından yararlanılarak üzerindeki veya yanındaki eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmiş olması da bu bent kapsamında mütalâa edilmiştir. Bu bent hükmünün uygulanabilmesi için, kişinin malını koruyamayacak duruma fail tarafından getirilmemiş olması gerekir. Aksi takdirde, duruma göre, yağma suçunun veya bir başka suçu işlemek amacıyla kasten öldürme suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir.


Fıkranın (b) bendinde, hırsızlığın elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel bir beceriyle işlenmesi hâli öngörülmüştür. Yankesicilik veya kişisel çeviklik ile işlenen hırsızlık hâlleri bendin kapsamına girdiği gibi, bir hayvanı alıştırmak suretiyle ve ondan yararlanılarak işlenen fiiller hakkında da bendin uygulanması sağlanmıştır. Bunun gibi, yoldan giden bir kimsenin çantasını kapıp kaçmak suretiyle işlenen hırsızlık da bu bent kapsamında mütalâa edilmiştir. Ancak, bu son hâlde, direncini kırma amacıyla kişiye karşı cebir kullanılmamalıdır. Aksi takdirde, yağma suçu oluşur.

Fıkranın (c) bendinde hırsızlık suçunun doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak belirlenmiştir. Kişinin içinde bulunduğu bazı durumlar, eşyası üzerindeki koruma ve gözetimini zayıflatabilir ve hatta ortadan kaldırabilir. Bu durumdan yararlanarak hırsızlık suçu kolaylıkla işlenebilir.


Fıkranın (d) bendinde, hırsızlık suçunun haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle işlenmesi, bir nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir. Bu nitelikli hâl için önemli olan, hırsızlık suçunun kilit açmak suretiyle işlenmesidir. Kilit, haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle açılmış olabilir. Anahtar, hırsızlık veya yağma suretiyle de elde edilmiş olabilir. Bu durumda iki suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir. Kilidin, hırsızlığı işlemek veya çalınmış malı başka yere nakletmek amacı ile açılmış olması gerekir. Kilidin muhkem olması şart değildir. Anahtar veya diğer aletlerin, vasıtasız olarak açılması mümkün olmayan bir kilidi açmak için kullanılması lazımdır. Kilidi kırmadan açmaya yarayan her türlü araç, alet sayılır. Sahibinin kilidin üzerinde unuttuğu anahtar çevrilerek kilidin açılması suretiyle hırsızlığın işlenmesi ve çalınacak şeyin herhangi bir aletle yerinden sökülmesi hâllerinde bu bent uygulanmayacaktır.

Fıkranın (e) bendine göre; hırsızlık suçunun bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle işlenmesi, daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir nitelikli unsur oluşturmaktadır.

Fıkranın (f) bendinde bir nitelikli hâl olarak hırsızlık suçunun tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı hâlde resmî sıfat takınarak işlenmesi öngörülmüştür. Kişi, kendisini tanınmayacak hâle getirmekle, yakalanmasını önlemek ve böylece cezasız kalmasını sağlamak amacı gütmektedir. Keza, kişinin kamu görevlisi sıfatını takınması suretiyle hırsızlık suçu işlemesi hâlinde, bu sıfatın verdiği kolaylıktan yararlanması söz konusudur.


Fıkranın (g) bendine göre; hırsızlık suçunun barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan büyük veya küçükbaş hayvan hakkında işlenmesi, daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir nitelikli unsur oluşturmaktadır. Maddenin üçüncü fıkrasında, hırsızlık suçunun sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi, suçun temel şekline göre daha ağır cezayı gerektiren hâl olarak tanımlanmıştır. Ancak, hırsızlık suçunun bu nitelikli şeklinin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, hapis cezasının yanı sıra adlî para cezası öngörülmüştür. Çünkü, bu durumda hırsızlık suçunun işlenmesi suretiyle uğranılan zararın veya elde edilen yararın miktarını tam olarak belirlemek her zaman mümkün olamamaktadır.


Nitelikli Hırsızlık Suçu TCK 142 Yargıtay Kararları


YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas: 2018/3520 Karar: 2021/5108 Tarih: 22.6.2021

  • TCK 142. Madde
  • Nitelikli Hırsızlık Suçu

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen iddianamede hırsızlık suçuna ilişkin bir anlatımın yer almaması, bu itibarla hırsızlık suçundan açılmış bir dava bulunmaması karşısında, sanık hakkında TCK 142. maddesi f fıkrası uyarınca mahkumiyet hükmü tesis edilmesi, 2863 Sayılı Kanun’un 65/1. maddesi gereğince tayin edilen temel cezadan, TCK’nın 62. maddesi gereğince 1/6 oranında indirim yapılarak sanık hakkında 1 yıl 8 ay hapis ve 83 gün adli para cezasına hükmedildikten sonra 83 gün adli para cezası miktarının TCK’nın 52/2 maddesi gereğince hesaplanmaması, 2863 Sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık hakkında tesis edilen hapis cezasının ertelenip ertelenmediği hususu hükümde tartışılmayarak teredüte neden olunması, Kendisini vekil ile temsil ettiren katılan kurum lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi kanuna aykırıdır.

DAVA :2863 Sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık …’in mahkumiyetine, sanık …’ın beraatine, hırsızlık suçundan sanık …’in mahkumiyetine ilişkin hükümler, katılan vekili, sanık … müdafii ve mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR :Katılan vekilinin, sanık … hakkında tesis edilen hükme yönelik temyiz isteminin vekalet ücretine hasren olduğu anlaşılmakla;

1- ) Mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin incelenmesinde:

Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10/02/2020 tarihli ve 2017/8-948 Esas, 2020/162 Sayılı Kararında belirtildiği üzere, bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığının resmen ilan edilmesinden önceki evrede aleyhine temyiz yoluna başvurulan kararlar söz konusu olduğunda, diğer bir ifadeyle 1412 Sayılı CMUK’un 305 ila 326. maddelerinin uygulanması gereken hâllerde, mahalli Cumhuriyet savcılarının duruşmalarına iştirak etmediği asliye ceza mahkemesi kararlarına yönelik temyiz sürelerinin de bu Kanunun 310. maddesinin üçüncü fıkrası kıyasen uygulanmak suretiyle belirlenmesi ve bu sürenin “tefhim tarihinden itibaren bir ay” olduğunun kabul edilmesi gerektiği; 6217 Sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 5320 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna eklenen geçici 3. madde uyarınca mahalli Cumhuriyet savcılarının, duruşmalarına iştirak etmedikleri asliye ceza mahkemesi kararlarına karşı, 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 1412 Sayılı CMUK’un 310. maddesinin 3. fıkrası kıyasen uygulanmak suretiyle, tefhim tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz kanun yoluna başvurabilecekleri, temyiz süresinin görüldü ile değil tefhimle başlayacağı, 5320 Sayılı Kanuna 12/12/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6572 Sayılı Kanun’un 45. maddesiyle eklenen geçici 9. maddesine göre, 31/12/2019 tarihine kadar Asliye Ceza Mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısı bulunmayacağının, ancak, verilen hükümlere karşı Cumhuriyet savcısının kanun yoluna başvurabilmesi amacıyla dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderileceğinin belirtildiği, 12/12/2014 ve sonrasında duruşmalara Cumhuriyet savcısı katılamayacağından, mahalli Cumhuriyet savcıları yönünden temyiz süresinin tefhimden itibaren 1 ay, 01/01/2014 ve 12/12/2014 tarihleri arasındaki hükümlerde ise temyiz süresinin tefhimden itibaren 1 hafta olduğu, incelenen dosyada hüküm duruşmasına katılmayan mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından 29/04/2015 tarihinde verilen hükme karşı 30/07/2015 tarihinde yapılan temyiz isteminin süresinde olmadığı anlaşılmakla, mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin 1412 Sayılı CMUK’un 310 ve 317. maddeleri uyarınca isteme uygun olarak REDDİNE,

2- )Katılan vekilinin, sanık …’ın beraatine ilişkin hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince:

Yapılan yargılama sonunda sanığın savunması ve tüm dosya kapsamına nazaran, söz konusu gayrimenkulde herhangi bir taşınmaz bulunmadığı ve daha önce de otopark olarak işletildiği, sanığın suç işleme kastının bulunmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin, eksik inceleme ile beraat kararı verildiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,

3- )2863 Sayılı Kanuna aykırılık ve hırsızlık suçlarından sanık …’in mahkumiyetlerine ilişkin hükümlere yönelik adı geçen sanık müdafinin ve katılan vekilinin temyiz istemlerinin incelenmesinde ise:

Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulunun 14/07/1978 tarih ve 10538 Sayılı kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli, İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 07/07/1993 tarih ve 4720 Sayılı kararı ile belirlenen kentsel sit alanı içerisinde kalan, anılan Kurulun 15/05/1996 tarih ve 7712 Sayılı kararı ile korunması gerekli kültür varlığı özelliği göstermediğinden dolayı tescil edilmesine gerek olmadığı, can ve mal emniyeti açısından tehlike arzettiğinden yıkılmasında sakınca bulunmadığına karar verilen, 03/07/1996 tarih ve 3885 Sayılı yazı ile yıkıldığı bildirilen mevcut binanın yer aldığı parselin korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilinin devamına ibaresinin bulunduğu, taşınmaz maliki olan sanık … tarafından dava konusu parselin otopark olarak kullandırıldığının tüm dosya kapsamıyla sabit olduğu anlaşılmakla, sanık hakkında 2863 Sayılı Kanuna aykırılık suçundan mahkumiyetine dair hüküm tesis edilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin, suçun unsurlarının oluşmadığına, eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1- ) İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 05/09/2013 tarihli ve 2013/45998 Esas sayılı idianamede hırsızlık suçuna ilişkin bir anlatımın yer almaması, bu itibarla hırsızlık suçundan açılmış bir dava bulunmaması karşısında, sanık hakkında TCK 142.maddesi f fıkrası uyarınca mahkumiyet hükmü tesis edilmesi,

2- ) 2863 Sayılı Kanun’un 65/1. maddesi gereğince tayin edilen temel cezadan, TCK’nın 62. maddesi gereğince 1/6 oranında indirim yapılarak sanık hakkında 1 yıl 8 ay hapis ve 83 gün adli para cezasına hükmedildikten sonra 83 gün adli para cezası miktarının TCK‘nın 52/2 maddesi gereğince hesaplanmaması,

3- ) 2863 Sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık hakkında tesis edilen hapis cezasının ertelenip ertelenmediği hususu hükümde tartışılmayarak tereddüte neden olunması,

4- ) Kendisini vekil ile temsil ettiren katılan kurum lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi kanuna aykırı,

5- ) Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin “19/03/2013” olarak gösterilmesi,

SONUÇ :İsabetsiz olup, katılan vekilinin ve sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA; 22.06.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas: 2021/18740 Karar: 2021/11388 Tarih: 14.6.2021

  • TCK 142. Madde
  • Nitelikli Hırsızlık Suçu

Dava; nitelikli hırsızlık suçuna ilişkindir. Olay tarihinde sanığın ayakkabı mağazasında alışveriş yapan mağdurun oturduğu yere bıraktığı laptop çantasını alıp, olay yerinden ayrılmak isterken yakalanması şeklinde gerçekleşen eylemin TCK’nın 142. maddesi b fıkrası kapsamında kalması karşısında; aynı Kanun’un 141/1. maddesiyle uygulama yapılması isabetsizdir.

DAVA : İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 07/03/2013 gün ve 2011/860 Esas, 2013/125 Karar sayılı ilamı ile sanık … hakkında, hırsızlık suçundan eylemine uyan TCK 141, 35 /2, 53 maddeleri uyarınca 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, deneme süresi içerisinde suç işlemesi nedeniyle İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 12/05/2016 gün ve 2016/61 Esas, 2016/356 Karar sayılı ilamı ile hırsızlık suçundan eylemine uyan TCK’nun 141/1, 35 /2, TCK 53 maddeleri uyarınca 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün …’in zorunlu müdafii Avukat … tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 26.04.2021 gün ve 2021/4071 Esas, 2021/8021 Karar sayılı ilamı ile, yasal süresinden sonra ileri sürülen sanık müdafiinin temyiz isteminin REDDİNE karar verilmiş; Dairemizin sanık hakkında verdiği karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 27.05.2021 gün ve KD-2-2016/229494 Sayılı yazısı ile itiraz yasa yoluna başvurulmuştur.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz yazısında özetle ‘‘İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 12/05/2016 gün ve 2021/4071 Esas, 2021/8021 Karar sayılı ilamı ile sanığın hırsızlık suçundan cezalandırılmasına karar verildiği, Mahkeme tarafından; “Yürütülen açık yargılama sonunda; sanığın yokluğunda, sanık müdafiinin yüzüne karşı karar verilip;

Verilen karar ve içeriğine karşı, yüze karşı verilen kararlarda kararın okunmasından, yoklukta verilen kararlarda ise tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde mahkememize verilecek dilekçeyle veya mahkememiz zabıt katibine tutanakla tevsik olunacak ve hakim tarafından onaylanacak beyanla, mahkememiz yargı sınırları dışında bulunanların ise en yakın Asliye Ceza Mahkemesine dilekçe vererek veya zabıt katibine beyanda bulunarak Yargıtay nezdinde temyiz isteminde bulunulabileceği, süresi içerisinde başvurulmaması halinde hükmün kesinleşeceği açıklanıp,

5271 S. CMY.nın 231/1 maddesi uyarınca, 232/6. maddesine uygun hüküm fıkrası tutanağa geçirilerek, Hüküm alenen okunup gerekçesi ve ana çizgileri usulen anlatıldı.” ibaresinin karara yazıldığı, 12/05/2016 tarihinde usulüne uygun şekilde tefhim edilen hükmü sanık müdafiinin CMUK’nun 310/1 maddesinde düzenlenen 1 haftalık yasal süre içerisinde 20/05/2016 ( 19/05/2016 tarihinin resmi tatil olması nedeniyle ) tarihinde temyiz ettiği, Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından düzenlenen 25/01/2021 tarihli tebliğname ile mahkeme hükmünün bozulmasının talep edildiği,

Yüksek Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 26/04/2021 gün ve 2021/4071 Esas, 2021/8021 Karar sayılı ilamı ile; “12.05.2016 tarihinde tefhim edilen hükmü, 1412 Sayılı CMUK’un 310. maddesinde öngörülen bir haftalık yasal süreden sonra 20.05.2016 tarihinde temyiz eden sanık müdafiinin temyiz itirazının 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı CMUK’un 317. maddesi uyarınca tebliğnameye aykırı olarak olarak REDDİNE,” karar verildiği anlaşılmıştır.

Sanık müdafiinin, yüzüne karşı tefhim edilen ve kanun yolu bildirimi de yasaya uygun şekilde yapılan karara yönelik süresi içerisinde yaptığı temyiz istemi nedeniyle, Yüksek Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 26/04/2021 gün ve 20121/4071 Esas, 2021/8021 Karar sayılı temyiz isteminin reddine dair kararının kaldırılarak, hükmün 25/01/2021 tarihli tebliğnamemiz doğrultusunda bozulması gerektiği düşüncesiyle itiraz yasa yoluna başvurulmuştur.” görüşü belirtilmek suretiyle itiraz yasa yoluna başvurulmuştur. Dosya Dairemize gönderilmekle okunarak gereği düşünüldü: KARAR : 5271 Sayılı CMK’nın 6352 Sayılı Kanun’un 99. maddesiyle değişik 308. maddesi uyarınca yapılan incelemede;

1- )Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın İTİRAZININ KABULÜNE,

2- )Dairemizin 26.04.2021 gün ve 2021/4071 Esas, 2021/8021 Karar sayılı sanık … Karasöğüt hakkında kurulan “Yasal süre içinde temyiz başvurusunda bulunmayan sanık müdafiinin temyiz isteminin reddine” ilişkin kararının KALDIRILMASINA,

Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde; Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hâkimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak; Olay tarihinde sanığın Beyoğlu İstiklal caddesinde bulunan bir ayakkabı mağazasında alışveriş yapan mağdurun oturduğu yere bıraktığı laptop çantasını alıp, olay yerinden ayrılmak isterken yakalanması şeklinde gerçekleşen eylemin TCK 142. maddesi b fıkrası kapsamında kalması karşısında; aynı Kanun’un 141/1. maddesiyle uygulama yapılması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle farklı gerekçeyle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla yürürlükte olan 1412 Sayılı CMUK’nun 326/ son maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakkının korunmasına, 14.06.2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


Bunları da Beğenebilirsiniz

Henüz Yorum Yok

Yorum Yazın