TCK Madde 146

tck 146 madde

Kullanma Hırsızlığı Suçu TCK 146

(1) Hırsızlık suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi halinde, şikayet üzerine, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. Ancak malın suç işlemek için kullanılmış olması halinde bu hüküm uygulanmaz.


Kullanma Hırsızlığı Suçu TCK 146 Madde Gerekçesi

Madde metninde, kullanma hırsızlığı tanımlanmıştır. Bu hırsızlık şeklinin oluşması için kişi sahibinin rızası olmaksızın malı alırken, bunu belli bir süre kullandıktan sonra iade etmek amacıyla hareket etmesi gerekir. Kullanma hırsızlığında, kullanmanın her hâlde kısa sayılacak bir süre devam etmesi temel koşuldur.
Malın suç işlemek için kullanılmış olması hâlinde, bu madde hükmü uygulanamaz, yani hırsızlık suçundan dolayı verilecek cezada indirim yapılamaz.


Kullanma Hırsızlığı Suçu TCK 146 Yargıtay Kararları


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2019/9332 Karar: 2020/592 Tarih: 14.1.2020

  • TCK 146. Madde
  • Kullanma Hırsızlığı Suçu

Dava, hırsızlık suçuna ilişkindir. Sanıkların çalmış oldukları tezgahı dava açılmadan önce müştekiye iade ettikleri ancak müştekinin tezgah açamaması sebebi uğradığı zararın karşılanması halinde etkin pişmanlık hükümlerine rıza gösterdiği görülmekle mahrum kalınan zararın değil suça konu eşyanın hasarlı şekilde müştekiye iade edildiği anlaşıldığından öncelikle soruşturma evresinde gerçekleşen kısmi iade nedeniyle etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına rızası olup olmadığı sorularak sonucuna göre ilgili hükümlerin uygulama olanağının tartışılması gerekir.

Sanıkların müştekiye ait seyyar standını müştekiyi daha önceden tanıdıkları ve suç tarihinde kullanmadığını görmeleri üzerine aldıkları, kullanıp geri vereceklerini beyan eden savunmaları ve polislerin durumu haber vermesi akabinde tekrar standı müştekiye iade ettiği dikkate alındığında sanıklar hakkında kurulan hükümde kullanma hırsızlığı maddesinin uygulama olanağının tartışılmaması hatalıdır.

Sanığa isnad edilen hırsızlık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması bozmayı gerektirir. Müştekiye ait seyyar standın adet ve kullanım gereği açıkta bırakılmış eşya olarak kabul edilemediği suç tarihinde de herhangi bir yere kilitli ve muhafaza altına alınmadığı görülmekle eylemin hırsızlık maddesine uyduğu gözetilmeden sanık hakkında fazla ceza tayini hatalıdır.

DAVA: Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:

KARAR: TCK 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 Sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür. Tanık …’in soruşturma aşamasında olayı öğlen vakti gördüğünü belirttiği kovuşturma aşamasında da standı akşama kadar kullandığını ve akşam saatlerinde standı alıp gittiğine ilişkin beyanı dikkate alındığında olayın gerçekleştiği vaktin tam olarak tespit edilememesi sebebiyle tebliğnamedeki 143 uygulanmasına yönelik bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiştir. Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hâkimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;

Sanıkların çalmış oldukları tezgahı dava açılmadan önce müştekiye iade ettikleri ancak müştekinin tezgah açamaması sebebi uğradığı zararın karşılanması halinde etkin pişmanlık hükümlerine rıza gösterdiği istediği görülmekle mahrum kalınan zararın değil suça konu eşyanın hasarlı şekilde müştekiye iade edildiği anlaşıldığından öncelikle soruşturma evresinde gerçekleşen kısmi iade nedeniyle etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına rızası olup olmadığı sorularak sonucuna göre sanıklar hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 168/1-4. maddesinde tanımlanan etkin pişmanlık hükümlerinin uygulama olanağının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi,

Sanıkların müştekiye ait seyyar standını müştekiyi daha önceden tanıdıkları ve suç tarihinde kullanmadığını görmeleri üzerine aldıkları, kullanıp geri vereceklerini beyan eden savunmaları ve polislerin durumu haber vermesi akabinde tekrar standı müştekiye iade ettiği dikkate alındığında sanıklar hakkında kurulan hükümde 5237 Sayılı TCK 146. maddesinin uygulama olanağının tartışılmaması,

TCK 146. maddesine uyduğuna karar verilmesi halinde hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkrasının ( b ) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve 5237 Sayılı TCK 146 maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 Sayılı TCK‘nın 7/2. maddesi uyarınca; ”suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” hükmü de gözetilerek 6763 Sayılı Kanun’un 35. maddesiyle değişik CMK’nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanunun 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, Kabule göre;

Müştekiye ait seyyar 2 metre boyunda 1 metre genişliğindeki delikli standın adet ve kullanım gereği açıkta bırakılmış eşya olarak kabul edilemediği suç tarihinde de herhangi bir yere kilitli ve muhafaza altına alınmadığı görülmekle eylemin TCK 141. maddesine uyduğu gözetilmeden sanık hakkında yazılı şekilde uygulama yapılarak fazla ceza tayini,

Hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkrasının ( b ) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve 5237 Sayılı TCK 141. maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında;TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca; ”Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” hükmü de gözetilerek 6763 Sayılı Kanun’un 35. maddesiyle değişik CMK’nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanunun 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ: Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, 14.01.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2019/13121 Karar: 2020/223 Tarih: 7.1.2020

  • TCK 146. Madde
  • Kullanma Hırsızlığı Suçu

Benzer bir olayla ilgili olarak, adı geçen sanıkların müştekinin bakkal dükkanı önünde kapıları açık ve anahtarı kontak üzerinde bulunan aracını hırsızlamak şeklindeki eylemlerinin 5237 Sayılı Kanun’un 141/1. maddesindeki suçu oluşturduğu gözetilmeden, TCK 142. maddesi e fıkrası uyarınca hüküm kurulmasında,

Sanık hakkında hükmolunan cezanın 2 yıldan az hapis cezası olması, adlî sicil kaydında da hapis cezasını gerektiren bir mahkûmiyetinin bulunmaması ve yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılması nedeniyle söz konusu cezasının ertelenmesi hususları birlikte nazara alındığında, hakkında mahkumiyet hükmü kurulması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını isteyip istemediği sorulmadan ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden karar verilmesinde,

Sanıklarının olay tarihinde mağdura ait kapıları açık ve kontak anahtarı üzerinde olan aracını çalarak bir süre kullanıktan sonra, bir başka köyde kaza yapmaları nedeniyle terk edilmiş halde bırakmaları, görevlilerin yaptıkları araştırma sonucunda suça konu aracın ertesi gün hasarlı şekilde bulunarak müştekiye iade edilmesi, ayrıca benzin ve yağ tüketildiği de gözetilerek, TCK 146. maddesinde öngörülen “malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmesi” koşulunun gerçekleşmediğinin anlaşılması karşısında; olayda kullanma hırsızlığına ilişkin hükmün uygulanamayacağı gözetilmeden, sanıklar hakkında TCK 146 maddesinin uygulanmasına karar verilmesinde, isabet görülmemiştir.

DAVA: Hırsızlık suçundan sanıkların, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/1-e, 143 ve TCK 146. maddeleri gereğince 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, sanık …’ın hapis cezasının anılan Kanun’un 51. maddesi uyarınca ertelenmesine ve ceza müddeti süresince denetim süresi belirlenmesine ilişkin Tekirdağ 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 22/11/2007 tarihli ve 2006/843 esas, 2007/675 Sayılı kararına karşı, Adalet Bakanlığı’nın 29/11/2019 gün ve 94660652-105-59-1857-2019-Kyb sayılı yazısı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 09/12/2019 gün ve 2019/122179 Sayılı ihbarnamesiyle Dairemize gönderildiği,

Dosya kapsamına göre, sanık …’ın denetim süresi içinde yeni bir suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine, ertelenmiş 1 yıl 3 ay hapis cezasının aynen infazına dair Tekirdağ 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 08/04/2016 tarihli 2006/843 esas, 2007/675 Sayılı ek kararının, Tekirdağ 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 22/11/2007 tarihli kararının kanun yararına bozma yoluyla bozulması halinde hukuken yok hükmünde olacağı değerlendirilerek yapılan incelemede;

Benzer bir olayla ilgili olarak Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 21/05/2014 tarihli ve 2013/26188 esas, 2014/14186 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, adı geçen sanıkların müştekinin bakkal dükkanı önünde kapıları açık ve anahtarı kontak üzerinde bulunan aracını hırsızlamak şeklindeki eylemlerinin 5237 Sayılı Kanun’un 141/1. maddesindeki suçu oluşturduğu gözetilmeden, aynı Kanun’un 142/1-e maddesi uyarınca hüküm kurulmasında,

Sanık … hakkında hükmolunan cezanın 2 yıldan az hapis cezası olması, adlî sicil kaydında da hapis cezasını gerektiren bir mahkûmiyetinin bulunmaması ve yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılması nedeniyle söz konusu cezasının ertelenmesi hususları birlikte nazara alındığında, hakkında mahkumiyet hükmü kurulması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını isteyip istemediği sorulmadan ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde,

Sanıklarının olay tarihinde mağdura ait kapıları açık ve kontak anahtarı üzerinde olan aracını çalarak bir süre kullanıktan sonra, bir başka köyde kaza yapmaları nedeniyle terk edilmiş halde bırakmaları, görevlilerin yaptıkları araştırma sonucunda suça konu aracın ertesi gün hasarlı şekilde bulunarak müştekiye iade edilmesi, ayrıca benzin ve yağ tüketildiği de gözetilerek, TCK 146. maddesinde öngörülen “malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmesi” koşulunun gerçekleşmediğinin anlaşılması karşısında; olayda kullanma hırsızlığına ilişkin hükmün uygulanamayacağı gözetilmeden, sanıklar hakkında TCK 146 maddesinin uygulanmasına karar verilmesinde, isabet görülmediğinden anılan kararın bozulması gerektiğinin ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

KARAR: Dosya kapsamına göre, sanık …’ın denetim süresi içinde yeni bir suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine, ertelenmiş 1 yıl 3 ay hapis cezasının aynen infazına dair Tekirdağ 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 08/04/2016 tarihli 2006/843 esas, 2007/675 Sayılı ek kararının hukuken yok hükmünde olduğu değerlendirilerek yapılan incelemede;

SONUÇ: Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ihbar yazısı incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmüş olduğundan KABULÜ ile hırsızlık suçundan sanıklar … ve … hakkında Tekirdağ 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 22/11/2007 tarihli ve 2006/843 esas, 2007/675 Sayılı kararı ile verilen hükmün 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkrasının ( b ) bendi uyarınca müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 07.01.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Bunları da Beğenebilirsiniz

Henüz Yorum Yok

Yorum Yazın